(okocha) Euro2012'nin ardından

06.07.2012 16:21

 

8 Haziran 1 Temmuz tarihleri arasında Avrupa futbolunun kalbi Ukrayna ve Polonya’da attı. 31 maçlık bu turnuvanın şampiyonu İspanyollar oldu. Öncelikle kendilerini tebrik ediyorum.

Aslında turnuva özellikle gruplarda daha çekişmeli ve eğlenceliydi. Turnuva başlamadan kâğıt üstünde yapılan yorumların birçoğunun tam tersi gerçekleşti. Zaten turnuvanın böyle geçeceği daha ilk maçta Yunanistan-Polonya maçında anlaşıldı.

Sitemizin editörleri de dâhil herkes Polonya’nın o maçı mutlaka kazanacağını düşünüyorduk ama futbol tanrıları bize bir sürpriz hazırlamışlardı.

Turnuvanın en büyük sürprizi olarak herkes Hollanda’ya şaşırıyor; ben de. Ama bana göre en büyük sürpriz Almanya’nın final oynayamaması. Açıkçası ben Almanların bu sefer İspanyollara çelme takacağını ve şampiyon olacaklarını düşünüyordum. Onun dışında grup aşamasından sonraki birçok eşleşme daha kolay tahmin edilebilir eşleşmelerdi. Ama grup aşaması bir çok ilginç olaya sahne oldu.

A grubunda ilk maçında Ruslar Çeklere 4 gol attı. Ama Çek Cumhuriyeti -1 averajla hem de grup lideri olarak Çeyrek finale yükselirken Herkesin övgüyle bahsettiği kadrosuyla Ruslar +2 averajla gruptan elendiler. Yunanistan’ın 2004’teki şampiyonluklarının ardından bu taktik artık tutmaz ve eğer öyle oynarlarsa elenirler diye düşünüyordum. İlginçtir buradaki maçlarının ilk yarılarında hep öyle oynadılar. Ama ikinci yarılarda çok güzel bir hücum takımına dönüştüler. Özellikle Polonya maçının ikinci yarısındaki 10 kişilik mücadeleleri, Çek maçındaki hırsları ve zaten son maçtaki Rusya galibiyeti çeyrek final vizesini almalarını sağladı.

B grubunun sürprizini neredeyse Danimarka yapacaktı. Nicklas Bendtner ve Krohn-Dehli ikilisini turnuvada çok beğendiğimi ayrıca belirtiyim. Portekiz maçında 82’de buldukları golle skoru 2-2’ye getirmişlerdi ve bunu koruyabilselerdi grupta işler daha da karışıyordu. Belki de Portekiz yerine Danimarka çeyrek final oynayacaktı. Turnuva öncesi beklenti Almanların grup liderliği ve sonrasında grup ikinciliği için Portekiz – Hollanda çekişmesiydi. Almanlar birinci oldular fakat Hollanda sürprizi sonucu Portekizliler çıktı. Portekizde de Nani’yi ayrı beğendiğimi, CR7’ye inat İSYANKAR bir futbolcu olduğunu ve “tek adam yıldız” değil de “takım oyuncusu yıldız” olarak gayet iyi bir turnuva geçirdiğini belirtmeliyim.

C grubu ise iki finalist çıkarmış bir grup oldu bu turnuvada. Naif İrlanda’lılar için böyle bir gruba düşmek biraz acı oldu. Hırvatlara da oh olsun J siz misiniz bizi eleyen?

D grubu ise yine beklentiler doğrultusunda İngiltere-Fransa ikilisinin çeyrek finale çıktığı bir grup oldu fakat maalesef acı bir sonla sonuçlandı. İsveç son maçında Fransa’yı 2-0 yenmesine rağmen, Ukrayna’nın İngiltere maçından puan çıkaramaması nedeniyle tur vizesini Fransızlar aldı. Scheva’nın bu yaşında son bir gayretle kendi ülkesindeki bu turnuvada takımına 3 puan kazandırması belki de İsveç’in sonunu hazırladı bu turnuva için. Ama bana göre bu grup turnuvanın en zevkli maçına sahne oldu. Turnuvada birçok maç zevkli geçti ama İsveç-İngiltere maçı en zevkli en çekişmeli maçtı.  İsveçliler 1-0 yenik duruma düşüp 2-1 yaptılar. Daha sonra Wallcott sahneye çıktı ve bu sefer İngilizler 3-2 öne geçtiler. İnanılmazdı.

 

Çeyrek finallerde Çekler zorladı ama Portekiz’i geçemedi. Yunanlar Almanya’ya karşı aynı bizim Euro2008’de başımıza gelen gibi 2 gol atarak elendiler. Fransa İspanya karşısında son derece kişiliksiz ve etkisiz bir futbol sergileyerek hak ederek elendiler. İngiltere İtalya maçı ise penaltılarla İtalyanların oldu.

Yarıfinaldeki Portekiz İspanya maçı CR7 – Barcelona maçı gibi oldu. Tam 6 Barcelona’lı oyuncu sahadaydı. Ama bu bir rekor değildi. Daha önce aynı takımda 7 Dinamo Kiev’li finale çıkmıştı. Portekiz yine CR7’nin tek adam sistemine mahkum oldu. İspanyolların bu turnuvada ARTIK SIKICI HALE GELEN BOL PASLI FORVETSİZ oyun düzeni nedeniyle maç uzatmalara ve penaltılara kaldı. CR7 artık bencilliğin son noktası olarak penaltı listesine 5 numaraya kendi adını yazdırmıştı. “Son penaltıyı ben atarsam ve tur atlarsak tarihe ben geçerim” düşüncesi ÇOK ADALETLİ bir şekilde neyse J cümlenin devamını anladınız siz… CR7’yi sevmediğimi söylemiştim değil mi?

Diğer yarıfinal maçında ise Balotelli’nin isyanına sahne oldu. Bence buna zemini hazırlayan da yanlış kadro seçimi ile eski dost Joachim Löw ‘dü. Hep alıştığımız makine düzeni ile oynayan Alman takımının yerinde savunmada inanılmaz boşluklar veren, ortasahası son derece etkisiz bir Alman takımı vardı. Özellikle Balotelli’nin ikinci golünde topu aldığında 20 metre yakınında kimse yoktu ve son Alman defansı orta sahaya doğru koşuyordu. Açıkçası İtalyanlar hak ederek finale yükseldiler.

Final maçı ise yine İspanyolların bol pas trafiği ile rakibini hipnotize ettiği ve kazandığı bir maç olarak tarihe geçti. İtalyanlar bir şeyler yapmaya çalışsa da gerçekten yetersiz kaldı ve 14. Dakikada İspanya Silva’nın ayağından bulduğu golle öne geçti. Bundan önce de pozisyonları vardı ayrıca belirtelim. Devre arasına 1-0 girseler belki bir şeyler olabilirdi ama 41’de 2-0’ı yakaladı İspanyollar. İkinci yarı İtalyanların hiçbir şey yapmaması ve İspanyolların da nasılsa kupayı aldık düşüncesiyle bol paslaşmaları ile geçti. Sıkıcıydı. 84’te sonradan giren Torres ve Mata’nın golleri ile 4-0’lık tarihi bir skor ortaya çıktı. İtalyanlar bu kadar farkı hak ettiler mi? Özellikle maçın 2. Yarısının sıkıcı geçmesi nedeniyle tartışılır bir skor. Ama IT’S THE FOOTBALL THAT’S THE FOOTBALL.

Neyse sevgili pas vermek üzere aradığımız arkadaşlarımız. Acısıyla tatlısıyla bir turnuva daha geride kaldı ve biz yine birkaç gün dinlenip kendi iç çekişmelerimize “sarı”mıza “lacivertimize” “kırmızı”mıza “beyaz”ımıza “siyah”ımıza döndük. Ama ne yazık ki Ronaldinho bu sene yaz başında sözleşme imzaladı ve aziz Türk medyası’nı Ronaldinho TÜRKİYE’DE ama HANGİ takımda? şeklindeki spekülasyonlardan mahrum bıraktı. Amaaaan ne olacak ki? Üç beş seneye CR7 yaşlanacak, Messi yaşlanacak. Biri Fenerbahçe’ye gelecek. Öbürü Galatasaray’a. Beşiktaş benim neyim eksik diyip Mesut Özil’i kadrosuna katacak. Bak 3-5 seneye medyada bunlar olacak görürsünüz :) “Okocha dediydi” dersiniz.

 

Sevgiyle kalın.

 

   

 

 

 

 

Geri