(okocha) Fenerbahçe - AEL Limassol 8 Kasım 2012

09.11.2012 00:05

Fenerbahçe bu akşam Rum temsilcisi karşısında çok da gergin olmayan bir ortamda orta önemdeki bir maça çıktı. Deplasmanda oynanan ilk maçı kazanmış olmasından dolayı maç öncesi doğal beklenti rahat bir Fenerbahçe galibiyetiydi. Öyle de oldu. Ama ismi Fenerbahçe olsa da doğru (veya tam) kadroyla çıkmadığı her maçta rakip ismi fark etmeksizin sıkıntı yaşayabilen bir takım olmuştur 105 yıllık tarihi boyunca.

Meireles’i maç öncesi ilk 11’de görünce şaşırdım. Ben yaşadığı sakatlıktan dolayı bu maçta da dinlendirileceğini düşünüyordum. Onu sahada görmek beni heyecanlandırdı ve rahatlattı açıkçası. İlk yarıda Fenerbahçe’nin iyi oyununu ben onun sahada olmasına bağlıyorum. Onunla bir başka oynuyor Fenerbahçe. O yokken Selçuk ilk 11’de oluyor mutlaka. Herhangi bir sakatlık/ceza yoksa Baroni-Topal-Şahin 3’lüsü oynuyor. Yaratıcılıktan uzak bir takım oluyor Fenerbahçe. Hatta savunma anlamında da bu orta saha ile çok ürkütücü bir takım oluyor 12 numara için. Bu maçta benim gördüğüm Meireles’in varlığında Cristian Baroni’nin iyi bir ofansif orta saha oyuncusuna dönüşmesiydi.

Fenerbahçe büyük bir camia. Geniş bir taraftar kitlesi, büyük yatırımları, Türkiye’de köklü bir geçmişi ve Avrupa’da iyi-kötü bir ismi var. Bunun doğal bir sonucu olarak da büyük hedefleri var. Ama bana göre Bekir, Hasan Ali gibi bazı isimlerle bu hedeflere ulaşmaları çok zor. İnşallah ulaşabilirler orası ayrı. Bekir her topu ayağına alışında, karşısına her topu ayağına almış gelen bir hücum oyuncusu gelişinde eli ayağı birbirine dolaşıyor. Onun sahada olduğu her maç taraftar için kalp krizi riski. Hasan Ali, hücum yönü sıfır olan bir oyuncu ve bu kalibredeki bir takım için bence büyük eksiklik. Gökhan Gönül ilk geldiğinde nasıl çelimsizdi. Ama Öyle maçlar çıkardı ki; yüreğini ortaya koydu, koştu, koştu, koştu, orta yaptı, savunmada top kaptı, yeri geldi İnönü’de Beşiktaş karşısında defansın göbeğinde sahaya çıktı ve o maçın yıldızı oldu, Sevilla – Chelsea serilerinde rakibi sildi attı… Şimdi her sezon belli sayıda golü ve asisti neredeyse garanti. Hasan Ali şimdi savunmanın öbür tarafında. Bu zamana kadarki performansı bunları yapabilmek için bir ışık vermedi bana. Bu maça Stoch’la başladığı için sol kanadın savunmasını sağlama almak için Caner yerine Hasan Ali ile başlamak zorunda kaldı Aykut hoca.        

İlk yarı 2-0 bitince hemen aklıma Aykut Kocaman yönetiminde yaşanan tatsız acılar geldi. Fenerbahçe tonla maçı 2-0’dan 2-2’ye getirdi. “Rakipte iş yok; ….. ama!” diye düşündüm. Tabi ki bu takımın bir teknik direktörü var ve kararlarına saygı duymalıyız. Ama Devre arasında ben olsam bu durumda Recep ve Salih’i 45. dakikada sahaya sürerdim.

Bu oyuncular Fenerbahçe’nin geleceği. Türk milli takımı da ligdeki 3-5 takım oyuncularından ve Avrupada’ki 3-5 gurbetçiden oluştuğuna göre milli takımın da geleceği. Bu oyunculara tecrübe kazandırmak lazım. Tabi Türkiye kupasında PTT 1. lig takımlarına karşı oynayarak da tecrübe kazanabilirler. Ama bu gençlere Avrupa tecrübesi de lazım. Temmuz ayında 500 kişilik tribünü olan idman sahalarında Almanya 4. lig takımlarına karşı oynayarak Avrupa tecrübesi kazanmış olmazlar.

Dünya futbolundan birkaç örnek verelim. David Beckham. 1975’te doğdu. 1994’te; 19 yaşındayken Avrupa Kupalarında ilk golünü attı. Galatasaray’ımıza karşı. Zlatan İbrahimoviç. 1981’de doğdu. 21 yaşında Ajax’la şampiyonlar liginde ilk maçında Lyon’a 2 tane gol attı. Maçı 2-1 aldılar. Xavi 1980’de doğdu. Barcelona altyapısında yetişti. 18 yaşında Barcelona’da düzenli oynamaya başladı. İniesta da aynı yollardan geçti ve o da 18 yaşında takımda düzenli oynamaya başladı. Cristiano Ronaldo 1985’li. 2003’te Sporting formasıyla ManU maçına çıktı ve 3-1 kazandılar. Messi 1987’li. 17 yaşında Barcelona ile resmi maçlara çıkmaya başladı. 19 yaşında El Clasico’da hat-trick yaptı. Wayne Rooney, 1985’li. Daha 16 yaşındayken Premier Lig’de maça çıktı. 17. Yaş gününe 5 gün kala Premier Lig’de gol attı. O zaman için ligde en genç gol atan oyuncuydu. Daha 18-19 yaşındayken Şampiyonlar liginde bir maçta 3 gol 1 asistle oynadı. Fenerbahçe’mize karşı. Liste uzar da gider….

Birkaç örnek de bizden verelim…. Emre Belözoğlu. 1980 doğumlu. 17-18 yaşlarındayken Galatasaray’ın gelmiş geçmiş en iyi döneminin başlangıcında Hagi’li takımda neredeyse düzenli olarak oynuyordu. Hakan Şükür 1971 doğumlu. 19 yaşında ilk lig golünü attı. 21 yaşında Galatasaray’a transfer oldu. Tuncay Şanlı, 1982’de doğdu. 20 yaşında Fenerbahçe’ye geldi ve 6-0’lık Galatasaray maçında açılışı yaptı….

Ve 1965 doğumlu Aykut Kocaman. 19 yaşında Sakaryaspor ile Ligde oynamaya başladı. 23-24 yaşında Fenerbahçe’de ilk sezonunda 29 gol attı. O sezon Fenerbahçe 103 gol atarak lig şampiyonu oldu.

Tamam. 17 yaşındaki Recep veya 18 yaşındaki Salih veya Fenerbahçe bünyesindeki herhangi bir 21 yaş altı futbolcu gelecekte bir Messi bir İniesta bir Rooney veya en azından bir Emre Belözoğlu OLMAYABİLİR…. O kadar kaliteli çıkmayabilir. Veya o kadar şanslı çıkmayabilir. Bilemeyiz. Ama denemeden de göremeyiz. Kerim Zengin’i, Can Arat’ı, Gökhan Emreciksin’i, Özer Hurmacı’yı denedi Fenerbahçe. Olmayacağını görünce de gönderdi. Kötü örnekler de var. Belki Aykut hoca Salih’in Antalya maçında yaşadığı pozisyondan sonra “bu çocuklar hata yapmasın” diye düşünüp onları korumak için oynatmamış olabilir. Eğer öyle bir düşüncesi varsa hemen yarın sözleşmelerini feshetsin bütün gençlerin. Fenerbahçe formasıyla hata yapma olasılıkları ortadan kalkar. Kökten çözüm!

Futbol dünyasında altyapısından oyuncu yetiştirerek satan “futbolcu fabrikası” kulüpler var… bir de bu oyunculara astronomik fiyatlar vererek satın alan kulüpler. Fenerbahçe genelde alan kulüp oldu. Ama artık bunun değişmesi lazım. Recep altyapıya transfer edildi. Salih’in bonservisi 1.4 milyon Euro + Okan takası ile alındı. Bu gençler Almanya’da Münih, Dortmund olmasına da gerek yok; bu yaşlarında şuan Bundesliga’nın son sırasındaki Ausgburg’da birkaç maçta 15-20 dakika oynasa 3-5 milyon Euro bonservis bedelinden bahsediliyor olurdu.

Bu maç, bu gençlerin uzun süreli oynayabilmesi için çok uygun bir maçtı. Taraftar da skordan dolayı rahattı. 45. dakikada oyuna girseler muhtemelen çok büyük alkış alacaklardı… Büyük ihtimalle kırmızı kart çıkmadan önce girecek çıkacak oyunculara karar verildi ama deplasmanda yendiğin takıma karşı kendi evinde 2-0 öndesin, rakip savunmada kırmızı kart görmüş 10 kişi kalmış; Selçuk Şahin’i niye üst üste oynatır ki Aykut hoca? E adam eleştiriliyor…. Bırak dinlensin, Unutulsun, kendiyle başbaşa kalsın. Son 25 dakikada bari gençler girseydi. 82. dakikada Recep girdi. Uzatmalarla birlikte 11 dakika kadar sahada kalabildi. En azından hata yapmadı. Zaten 11 dakikada ne yapabilecekti ki? 11 dakikada ısınamazsın bile.

Sözün özü; galibiyet güzel, ülke puanı açısından gayet olumlu fakat ben bu gençleri izleyebilmek için 2013 Temmuzunda Almanya’da oynanması olası olan bir Fenerbahçe – Rot-Weiss Erfurt (Şuanda Bundesliga 3’de 20. sırada) maçını beklemek istemiyorum. 


Geri